Kapadokya’nın büyüleyici manzaraları ve tarihi dokusu, yüzyıllardır insanlığın ilgisini çekmiştir. Ancak bu bölgenin en gizemli ve etkileyici unsurlarından biri olan Erciyes Dağı, pek çok kişi için hâlâ keşfedilmeyi bekleyen bir hazine niteliğinde. Yapımcılığını Doğan Tekatlı’nın, yönetmenliğini ise Zafer Geyikçi’nin üstlendiği “Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” belgeseli, bu görkemli dağın 3,5 milyon yıllık jeolojik oluşumunu, mitolojik hikâyelerini ve kültürel mirasını izleyicilere sunmak için 1,5 yıllık bir emeğin ürünü olarak karşımıza çıkıyor.
“Hititlerden Roma’ya, Bizans’tan günümüze kadar farklı kültürlerde Erciyes’in nasıl kutsal kabul edildiğini, tarihi kaynaklar ve akademisyenlerin görüşleriyle destekleyerek anlattık.”
Bu belgesel, sadece bir doğa harikasını değil, aynı zamanda Anadolu’nun kadim tarihine tanıklık eden bir anıtı anlatıyor. Yapım sürecinde yaşanan zorluklar, yapay zekâ teknolojisinin kullanımı ve belgeselin izleyiciye sunduğu deneyimler, bu röportajda detaylarıyla ele alınıyor.
Şehrin Lezzeti dergisi olarak, bu özel projenin perde arkasını sizlerle paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz. Erciyes Dağı’nın büyüsünü keşfederken, aynı zamanda bu belgeselin yapım sürecinde yaşanan ilham verici hikâyelere de tanıklık edeceksiniz.

“Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” belgeselinin yapım süreci 1,5 yıl sürdü. Bu süreçte en büyük zorluklar nelerdi ve bu zorluklar nasıl aşıldı?
Erciyes gibi zorlu bir coğrafyada dört mevsimi kapsayan çekimler yapmak, başlı başına büyük bir mücadeleydi. Özellikle kış aylarında zirveye ulaşmak, ağır hava koşulları nedeniyle oldukça riskliydi. Çekim ekibimizle birlikte zirve tırmanışına çıktığımızda, 3.200 metreye kadar ulaşabildik ancak hava koşullarının elverişsizliği nedeniyle geri dönmek zorunda kaldık. Bu süreçte, profesyonel dağcılar ve özel ekipmanlarla çalışarak en iyi görüntüleri elde etmeyi başardık. Bununla birlikte, Erciyes’in 3,5 milyon yıllık oluşum sürecini anlatmak için yeterli arşiv görseli veya hazır görüntü bulunmaması, bizi yapay zekâ destekli animasyonlara yöneltti. Ancak bu süreç, beklediğimizden daha uzun sürdü; tarihsel doğruluk ve estetik uyumu yakalamak için defalarca revizyon yapmak zorunda kaldık. Nihayetinde, uzman danışmanlarımızın da değerli katkılarıyla, gerçeğe en yakın anlatımı ortaya çıkardık.
Yapay zekâ destekli animasyonlar belgeselde nasıl bir rol oynuyor? Bu teknolojinin kullanımı izleyici deneyimini nasıl etkiledi?
Belgeseldeki en önemli yeniliklerden biri, yapay zekâ destekli animasyonlarla Erciyes Dağı’nın tarihini ve oluşum sürecini görselleştirmek oldu. 3,5 milyon yıl önce başlayan volkanik patlamaları, dağın bugünkü halini almasına yol açan jeolojik süreçleri ve bu bölgede yaşamış eski medeniyetlerin yaşam tarzlarını, inanç sistemlerini yapay zekâ destekli canlandırmalarla aktardık. Bu teknoloji sayesinde, sadece sözlü anlatımla sınırlı kalmayıp, izleyiciyi tarihin derinliklerine götüren etkileyici sahneler oluşturduk. Özellikle antik dönemlerde Erciyes’in çevresinde yaşayan medeniyetlerin günlük yaşamlarını, dini ritüellerini ve kültürel pratiklerini sıfırdan tasarladığımız yapay zekâ tabanlı sahnelerle canlandırdık. Bu yaklaşım, belgeseli geleneksel anlatım kalıplarının ötesine taşıyarak, izleyiciye hem eğitici hem de görsel açıdan büyüleyici bir deneyim sundu.
Erciyes Dağı’nın 3,5 milyon yıllık geçmişini belgeselde nasıl ele aldınız? Bu kadar uzun bir tarihi dönemi anlatırken nelere dikkat ettiniz?
Erciyes Dağı’nın 3,5 milyon yıllık geçmişini belgeselde yalnızca bir volkanik yapı olarak değil, zaman içinde evrilen ve medeniyetleri şekillendiren bir unsur olarak ele aldık. Bilimsel veriler ışığında, volkanik patlamaları ve jeolojik dönüşüm süreçlerini yapay zekâ destekli animasyonlarla canlandırarak, izleyicilere milyonlarca yıl öncesine uzanan görsel bir yolculuk sunduk. Hititlerden Roma’ya, Bizans’tan günümüze kadar farklı kültürlerde Erciyes’in nasıl kutsal kabul edildiğini, tarihi kaynaklar ve akademisyenlerin görüşleriyle destekleyerek anlattık. Antik sikkelerde, tapınaklarda ve diğer arkeolojik bulgularda yer alan Erciyes betimlemeleri gibi somut kanıtları öne çıkararak, dağın kültürel ve tarihsel önemini vurguladık.
Erciyes’i, Anadolu’nun hafızasını taşıyan bir tanık olarak sunarken, tarihsel doğruluğu sağlamak için akademik kaynaklara ve müze arşivlerine başvurduk. Bu titiz çalışma, belgeselin hem bilimsel hem de sanatsal açıdan güçlü bir anlatıma sahip olmasını sağladı.
Belgeselde Erciyes Dağı’nın mitolojik hikâyelerine ve efsanelerine nasıl yer verdiniz? Bu hikâyeleri anlatırken ne tür kaynaklardan yararlandınız?
Erciyes, antik çağlardan beri kutsal kabul edilen ve saygı gören bir dağ olmuştur. Hititler döneminde “Aşkaşipa”, Geç Hitit Dönemi’nde ise “Harhara” adıyla anıldığını öğrendiğimiz bu mitolojik geçmişi anlatırken, Hisarcık Anıtı gibi tarihî belgeleri ve akademik araştırmaları temel kaynak olarak kullandık.
Ayrıca, Kapadokya Krallığı döneminde basılan sikkelerde Erciyes’in simgesel olarak yer alması, dağın mitolojik ve kültürel anlatılardaki önemini kanıtlayan somut bir delil niteliğindeydi. Pagan inançlarından Roma Dönemi tapınaklarına kadar uzanan süreçte, Erciyes’in manevi ve dini boyutunu vurguladık.
Bu zengin anlatımları izleyicinin daha iyi kavrayabilmesi için görsel rekonstrüksiyonlarla destekledik. Özellikle antik tapınakların mimarisini ve dini törenlerin atmosferini yansıtan yapay zekâ destekli sahneler oluşturarak, izleyiciyi tarihin derinliklerine götüren etkileyici bir deneyim sunduk.
Bu çalışmalar, Erciyes’in sadece bir coğrafi yapı değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir inanç ve kültür mirası olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Erciyes Dağı’nın turizm potansiyelini belgeselde nasıl ele aldınız? Dağın doğal güzellikleri ve tarihi dokusu turistler için ne gibi fırsatlar sunuyor?
Erciyes, sadece bir kış turizmi merkezi olmanın ötesinde, dört mevsim boyunca keşfedilmeye değer eşsiz bir doğal ve kültürel miras alanıdır. Belgeselimizde bu yönü özellikle vurgulayarak, Erciyes’in yalnızca kış aylarında değil, yılın her döneminde sunduğu olanaklara dikkat çektik. Kış turizmi açısından kayak ve snowboard gibi aktivitelerin yanı sıra, yaz aylarında dağcılık, doğa yürüyüşleri ve kamp gibi açık hava etkinliklerinin cazibesini ön plana çıkardık. Ayrıca, Erciyes’in Kapadokya ile olan derin bağlantısını ele alarak, bölgenin kültürel turizmle nasıl bütünleştirilebileceğini ortaya koyduk. Bu belgeselin, Erciyes’in uluslararası turizm arenasında daha fazla tanınmasına ve bölgenin hem doğal hem de kültürel zenginliklerinin öne çıkmasına önemli bir katkı sağlayacağına inanıyoruz. Erciyes, sadece bir dağ değil, aynı zamanda Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini ve doğal güzelliklerini bir araya getiren bir hazinedir.
Belgesel yayınlandıktan sonra izleyicilerden nasıl tepkiler aldınız? Özellikle hangi bölümler veya konular izleyicilerin en çok ilgisini çekti?
Belgeselimiz, izleyicilerden oldukça olumlu geri dönüşler aldı ve bu bizi hem mutlu etti hem de motive etti. Özellikle yapay zekâ teknolojisiyle oluşturulan sahneler, büyük ilgi gördü ve izleyicilerin beğenisini kazandı. Erciyes’in mitolojik geçmişini anlattığımız bölümler, hem tarih meraklılarını hem de kültürel mirasa ilgi duyan izleyicileri derinden etkiledi. Ayrıca, doğa ile tarih arasındaki güçlü bağlantıyı vurgulayan sahneler, belgeselin en çok beğenilen ve konuşulan kısımları arasında yer aldı. Sosyal medyada, belgeselin görsel kalitesi, etkileyici anlatım tarzı ve yaratıcı yaklaşımı üzerine pek çok olumlu yorum aldık. Bu geri dönüşler, bize hem doğru yolda olduğumuzu gösterdi hem de gelecek projeler için ilham verdi. İzleyicilerin beğenisi, Erciyes’in ve Anadolu’nun diğer gizemlerini anlatma konusundaki heyecanımızı daha da artırdı.
Erciyes Dağı gibi doğal ve kültürel miras alanlarının korunması için belgeselin nasıl bir rol oynayabileceğini düşünüyorsunuz?
Belgeselimizin en büyük amaçlarından biri, Erciyes’in yalnızca bir doğa harikası değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir kültürel mirası da bünyesinde barındırdığı konusunda farkındalık yaratmaktı. Bu doğrultuda, Erciyes’in jeolojik oluşumundan antik medeniyetlerin izlerine kadar uzanan zengin tarihini izleyicilere aktarmaya çalıştık. Aynı zamanda, turizmin doğa üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, sürdürülebilir turizmin nasıl hayata geçirilebileceğini de ele aldık. Bu belgeselin, yerel yönetimlerin ve turizm sektörünün daha bilinçli ve sorumlu adımlar atması için bir rehber niteliği taşıyacağına inanıyoruz. Erciyes’in doğal güzelliklerini ve kültürel değerlerini korurken, gelecek nesillere aktarılabilmesi için atılması gereken adımları vurgulamak, projemizin temel hedeflerinden biri oldu. Bu sayede hem doğanın hem de tarihin korunmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.
Bu belgeselin ardından benzer projeler üzerinde çalışmayı düşünüyor musunuz? Türkiye’nin diğer doğal ve tarihi güzelliklerini ele alan belgeseller yapmayı planlıyor musunuz? Yapay zekâ teknolojisini gelecekteki projelerinizde nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz?
Evet, kesinlikle! Belgeselimizin aldığı olumlu geri dönüşler ve başarısı, bize Türkiye’nin diğer doğal ve tarihi güzelliklerini de tanıtma konusunda büyük bir ilham verdi. Anadolu’nun binlerce yıllık tarihinde saklı kalmış, henüz keşfedilmemiş ya da yeterince anlatılmamış hikayelerini ortaya çıkarmak istiyoruz. Gelecekteki projelerimizde yapay zekâ teknolojisini daha da etkin bir şekilde kullanmayı planlıyoruz. Tarihi sahneleri ve olayları daha gerçekçi, etkileyici ve izleyiciyi içine çeken bir şekilde canlandırmak için bu teknolojiden yararlanmaya devam edeceğiz. Amacımız, sadece görsel bir şölen sunmak değil, aynı zamanda Anadolu’nun zengin kültürel mirasını doğru ve ilgi çekici bir şekilde aktararak, bu değerleri gelecek nesillere taşımak. Bu yolculukta, yapay zekâ gibi yenilikçi teknolojiler, bize hem yaratıcılık hem de anlatım gücü açısından büyük bir destek sağlayacak.
“Kapadokya’nın Gizemli Mabedi: Erciyes” belgeseli, sadece bir dağın hikâyesini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda doğa ile insanlık tarihinin nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Erciyes Dağı’nın 3,5 milyon yıllık geçmişi, yapay zekâ destekli animasyonlarla hayat bulurken, izleyicilere hem görsel bir şölen hem de tarihsel bir yolculuk sunuyor. Bu belgesel, doğal ve kültürel mirasın korunmasına dair farkındalık yaratırken, aynı zamanda turizm potansiyeline de ışık tutuyor. Erciyes’in büyüsüne kapılan izleyiciler, bu projenin ardından Anadolu’nun diğer gizemlerini keşfetmek için sabırsızlanıyor. Şehrin Lezzeti dergisi olarak, bu tür projelerin kültürel mirasımızı tanıtmak ve korumak adına ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Belgesel, sadece bir yapım değil, aynı zamanda bir çağrı: Doğanın ve tarihin izlerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak için bir çağrı.