Ana Sayfa Haber Röportaj Gizem Denizci: Oyunculuk, Yoga ve Hayatın Anlamı

Gizem Denizci: Oyunculuk, Yoga ve Hayatın Anlamı

Gizem Denizci: Oyunculuk, Yoga ve Hayatın Anlamı
Şehrin Lezzeti

Gizem Denizci, Türkiye’nin sevilen yüzlerinden biri. Oyuncu, sunucu, yoga eğitmeni, yazar ve içerik üreticisi kimlikleriyle tanıdığımız Gizem, aslında tüm bu unvanların ötesinde, kendini “ışığa hizmet eden bir yolcu” olarak tanımlıyor. Hayatın anlamını sorgulayan, ruhsal gelişime önem veren ve bu yolda ilerlerken deneyimlerini paylaşmaktan çekinmeyen bir isim.

Gizem ile yaptığımız bu keyifli röportajda, oyunculuk serüveninden yoga tutkusuna, seyahatlerinden hayat felsefesine kadar pek çok konuda samimi ve ilham verici cevaplar aldık. Gelin, Gizem Denizci’nin renkli dünyasına birlikte bir yolculuk yapalım.

“Işığa hizmet eden bir yolcuyum. Hepimiz çok özel ruhlarız ve buraya bir amaç uğruna geldik.”

Kendinizi birkaç cümleyle tanıtmak isteseniz, Gizem Denizci kimdir?

Oyuncu, sunucu, yoga eğitmeni, yazar ve içerik üreticisi kimliklerimin hepsinin ötesinde, ışığa hizmet eden bir yolcuyum. Hepimizin buraya bir amaç uğruna geldiğine inanıyorum. Hiçbirimiz öylesine yaşayalım ve yok olalım diye gelmedik. Hepimiz çok özel ruhlarız. Bunu biliyorum ve hayatımda da elimden geldiğince hep hatırlamaya çalışarak, buna göre seçimler yapıyorum ve kendi yolculuğumun tadını doyasıya çıkarıyorum.

“Kaderde varsa önüne geçilmez. Oyunculuk serüvenim biraz geç başladı belki ama yine oyuncu oldum.”

Ekonometri gibi farklı bir alandan mezun olduktan sonra oyunculuğa yönelme kararınız nasıl oluştu?

Oyunculuğa çok daha öncesinde, 12 yaşımda tiyatroyla başlamıştım ama meslek olarak aklımda oyunculuk yoktu. Gerçi “büyüyünce ne olacağımı” da bilmiyordum ya, neyse Üniversitede ekonometri bölümünü tercih etmemin tek sebebi, o dönem matematiği çok seviyor olmamdı. Ama şöyle bir dönüp baktığımda, Marmara Üniversitesi benim İstanbul’a yerleşmem ve oyunculuk mesleğime de başlayabilmem için bir kapı olmuş aslında. Ve kadere bakacak olursak da, şöyle bir şey yaşanıyor: Ben 4 yaşımdayken, anneannemle yolda yürürken bir menajer yanımıza geliyor ve anneanneme bir reklam kampanyası için çocuk oyuncu aradıklarını, beni çok beğendiğini ve markayla tanıştırmak istediğini söylüyor. Ama anneannem, babamın buna asla izin vermeyeceğini düşünerek kabul etmiyor ve benim oyunculuk serüvenim orada başlamadan bitiyor. Gel gelelim, yol bir şekilde beni yine oraya götürüyor. Kaderde varsa önüne geçilmez denir ya, gerçekten öyle. Biraz daha geç oldu belki ama, yine oyuncu oldum.

“Kiralık Aşk hem Türkiye’de hem de yurt dışında tanınmamı sağlayan çok özel bir projeydi. Ayşegül’ü canlandırmayı çok sevdim.”

Gizem Denizci

“Aşk Yeniden”, “Lale Devri”, “Kiralık Aşk” gibi birçok popüler dizide rol aldınız. Sizin için bu projelerden en unutulmaz olanı hangisiydi ve neden?

Hepsi çok özel ve değerli ama kariyer penceresinden bakacak olursak sanırım Kiralık Aşk. Dizinin popülerliği ve yurt dışı satışının çok olması sayesinde hem ülkemizde hem de yurt dışında tanınırlık sağlamama yardımcı olan çok özel bir projeydi. Orada oynadığım karakter olan Ayşegül’ü de çok severek canlandırıyordum. İşin garip tarafı, çok dramatik bir hikâyesi olmasına rağmen kamera arkasında o kadar eğleniyorduk ki… Ekip olarak çok uyumluyduk. Bu projede çok değerli yönetmen ve oyuncu arkadaşlarımla tanışma fırsatım oldu. Yeri bende çok ayrı bu yüzden.

Gizem Denizci

Hem televizyon dizilerinde hem de sinema filmlerinde yer aldınız. Bu iki alan arasında sizin için en büyük farklar nelerdir? Hangisinde kendinizi daha rahat hissediyorsunuz?

İkisinin de tadı başka ama zamanlama açısından başı-sonu net bir şekilde belli olduğu için sinema diyeceğim sanırım. Canlandırdığım hikâyenin ve karakterin bir sınırı olmasını ve bu sınırın nerede olduğunu bilmeyi seviyorum. Ama bazen öyle projeler geliyor ki, arada duygusal bir bağ kuruyorum fazlaca ve bitmesin istiyorum. Oynadığım birkaç dizide bunu yaşadım. Sevgili Erdal Özyağcılar’ın kızını canlandırdığım 2 Yaka Bir İsmail dizisi, bunlardan biriydi mesela. Yıllarca devam etse, seve seve oynardım o dizide.

Kundalini Yoga eğitmenliği yapıyorsunuz ve bu alanda içerikler üretiyorsunuz. Yoga ile tanışma hikâyeniz nasıl başladı ve hayatınızda nasıl bir değişim yarattı?

Ruhsal olarak beslenme arayışında olduğum bir dönemde girdi kundalini yoga hayatıma. Bir şekilde yogaya çekilmeye başladım. Birçok yoga ve inziva kampına katıldım. Ama denediğim yoga türlerinin hiçbirinde kendimi bulamadım; ta ki kundalini yogayla tanışana kadar. Daha ilk nefes egzersizinde, aradığım şeyi bulduğumu anlamıştım. Hatırlıyorum, büyülenmiştim verdiği etki karşısında. Çünkü kundalini yoga öyle bir sistem ki, daha birkaç hareketiyle, siz farkına bile varmadan susturur zihnin huzursuz seslerini. Bazen pratiğin ortasında gözlerinizden yaşlar akar ve bilmezsiniz bile neyin çözüldüğünü… Kim bilir hangi travma şifalandı o an. Kim bilir neyin yükünden kurtuldunuz… Bazense çok net olarak, meditasyon esnasında akar şifalanması gereken şey ve onun üzerine çalışırsın. Hareketler, nefesler ve mantralar dakikasına kadar belli olduğu için de bu güvenilir sistemi takip etmeyi çok seviyorum. Kısaca, kundalini yoga isteyen için çok derin işler, istemeyen için sığ sularda bile temizlik yapar. Hayranım bu sisteme ve çok saygı duyuyorum. Bir parçası olduğum için de gururluyum.

Yoga, sadece fiziksel bir aktivite değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir yolculuk. Bu yolculukta sizi en çok etkileyen veya dönüştüren deneyimleriniz neler oldu?

O kadar çok ki… Yaklaşık 13 senedir yoga yapıyorum ve eğitmenliğimi de bu yıl aldım. Kundalini yoga sayesinde yaşadığım ruhsal deneyimleri kelimelere dökmek çoğu zaman imkânsız oluyor. Ama beni en çok etkileyen bir an var. Anksiyete problemi yaşadığım bir dönemde, kundalini yoga sisteminde yer alan “sol burun nefesi” egzersizini anlık olarak deneyip 5 dakika sadece bu nefese devam ettiğimde, anksiyetik durumun anında kaybolduğunu bizzat kendim deneyimledim. Yaşadığım şeye inanamadım. Hemen bitmişti. Bundan öyle çok etkilendim ki şöyle bir karar aldım: Anksiyete olsa da olmasa da, ben bu nefes egzersizini her gün yapacağım. Ve devam ettim. İnanın bana, anksiyete bozukluğu kendi kendine hayatımdan çıktı gitti. Zamanını bile hatırlamıyorum. Bir de panik ataktan muzdarip bir arkadaşımız vardı. Ve bu bozukluğa çok iyi gelen Kirtan Kriya adında bir meditasyon vardır kundalini yogada. 40 gün boyunca ona devam etmesini söyledim. Daha kırkıncı güne bile gelmeden fark ediyor ki, panik atak hayatından kaybolmuş gitmiş. Yurtdışında da bu kriyayla ilgili spesifik olarak aynı cümleleri okuyabileceğiniz, yani direkt panik ataktan kurtulan çok fazla insan var. Hatta bu yüzden kendi YouTube kanalıma özel olarak bu sol burun nefesini ve Kirtan Kriya’yı, ihtiyacı olanların kolayca yapabileceği bir video çektim. Çünkü biliyorum ki, sağlık sorunu bu dünyada yaşanabilecek gerçekten en kötü hissettiren şey olabilir. Bu yüzden iyileşelim istiyorum. Gün içerisinde zor durumlarla karşılaşabiliriz, olabilir, dünya hali… Yeter ki sağlığımız yerinde olsun. Bir şekilde hallederiz. Buna inanıyorum ben. Kundalini yoga, “ruhsal bozukluk” adı verilen ama aslında ruhla hiçbir ilgisi olmayan tamamen zihindeki birtakım durumlarla ilgili olan rahatsızlıkların kökünü kazıyan bir sistem olduğu için, herkesin hayatında bulunması gerektiğini düşünüyorum. Kendini adamak değil yogaya belki ama, en azından haftada 1-2 kez pratik edilmesi gerektiğini, hele ki şu anda içinde bulunduğumuz, bize sürekli negatif enerji verilmeye çalışılan bir sistemde bizlere çok çok iyi geleceğini biliyorum.

Instagram ve YouTube gibi platformlarda yaşam tarzı, seyahat, güzellik ve sağlık gibi konularda içerikler paylaşıyorsunuz. Bu içerikleri üretirken ilham kaynaklarınız nelerdir?

İlham kaynağım tam olarak kendi hayatım. İçeriklerimde hep denediğim ve kendime iyi gelen şeyleri paylaşıyorum. Bilmediğim ya da bana iyi gelmeyen, hoşlanmadığım hiçbir şeyi takipçilerime sunmuyorum. Bu bazen bir ürün oluyor, bazense bir cümle… Bazen bir şarkı, bazense günlük bir rutin. Hayat bir yolculuk ve bu yolculukta kendimi iyileştirip en iyi versiyonuma ulaşmak için ilerlerken, bana iyi gelen ve işime yarayan doneleri insanlarla paylaşıyorum aslında. Gördüğüm güzellikleri herkes görsün istiyorum. Öğrendiğim şeyleri herkes bilsin… Hepimiz kurtulalım o kurtulmamız gereken şeyden, o her neyse… Hepimiz mutlu olalım. Hepimiz istediğimiz hayatları yaşayabilelim… Ucundan kıyısından yardımcı olabiliyorsam insanlığa, içim rahat ediyor.

Seyahat etmeyi sevdiğiniz biliniyor. Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok etkileyen yer neresi oldu ve neden?

Seyahat etmeye bayılıyorum. Beni varış noktasından çok yolculuğun kendisi çeker her zaman. Destinasyonun tadını da çıkarıyorum elbet ama yolda olmayı seviyorum ben. Bu yüzden bu soruya cevabım yolculuğun kendisi olacak. Yine de kısaca bahsedecek olursam, son zamanlarda gördüğüm ve görmekte bence çok geç kaldığım Datça beni çok etkiledi. Tam anlamıyla görsel bir şölen ve ruhsal bir geçiş. Bir boyuttan başka bir boyuta geçiş portalı gibi adeta. Daha hafif ama daha yüksek bir boyut. Orada zaman farklı işliyor sanki. Bambaşka bir matrixin içinde buluyorsunuz kendinizi bir anda. Bu gezegenden değil gibi… Belki de, kim bilir, bu gezegenin esas olması gereken hali gibidir? Bunu bir düşünelim.

Oyuncu olmanın yanı sıra bir içerik üreticisi ve yoga eğitmenisiniz. Bu kadar farklı alanda kendinizi geliştirme motivasyonunuz nereden geliyor? Gelecekte yeni projeler veya hedefler var mı?

Çok eğlenceli bir dizi çektik, adı “Deli Zekâlılar”. Montajı yeni bitti. 1-2 ay içerisinde seyirciyle buluşur diye düşünüyorum. Bir de tam olarak benim hayatımı yansıtan bir reklam filminde oynadım. O da henüz yayına girmedi. İkisini de heyecanla bekliyorum. Şu sıralar ise yabancı bir dizide oynayacağım, onun mutluluğu var. Daha önce İngilizce olarak The Hope sinema filminde başrol oynamıştım. İngilizce oynadığım dizi projesi ilk olacak. Umuyorum ki güzel akar her şey.

Motivasyona gelecek olursak da, kalbimden geliyor. Onun rehberliğinde ilerliyorum ve içimden geldiği şekilde hareket ediyorum. Ben kendimi bildim bileli çok yönlü biriydim. Çocukken hem tiyatro kulübünde, hem voleybol takımında, hem İngilizce kursunda hem de piyano derslerindeydim. Tek bir şey bana asla yetmiyordu. Kendimi her alanda geliştirmek istiyordum. İyi ki de hepsini yapmışım. Şimdi meyvelerini yiyorum. Teşekkürler Küçük Gizoş!

Gizem Denizci, hayatınızdaki en önemli öğreti nedir?

Hayatımdaki en önemli öğreti şu: “İçindeki çocukla tanış ve onun yaralarını iyileştir. Sen onu gördüğünde, ona huzurlu bir ortam verdiğinde, gör bak o sana neler veriyor… O hep orada. Ve bir gün senin onu görmeni bekliyor. Sana sarılmak için gün sayıyor. Çok yalnız. Çok üzgün. Belki de çok korkmuş, korkutulmuş… Gelip elinden tutmanı ve ‘Hadi, gidiyoruz artık buradan’ demeni bekliyor. Hadi, şimdi kalk ve ona doğru bir adım at. Bunu nasıl mı yapacaksın? Çocukken yapmaktan en keyif aldığın şey neydi, onu bul ve yap. Hepsi bu.”

Gelecekte oyunculuk, yoga ve içerik üretimine devam etmeyi hedefleyen Gizem’in en büyük öğretilerinden biri, içindeki çocukla barışmak ve onun yaralarını iyileştirmek. Hayatı bir yolculuk olarak gören sanatçı, bu yolculukta sevgi, şefkat ve bilinçle ilerliyor.

Şehrin Lezzeti