Metro Türkiye, “Yerel ürün sürdürülebilir olmazsa Türk mutfağı sürdürülebilir olamaz” anlayışıyla hayata geçirdiği “Yerelin İzinde” projesi kapsamında bu kez Manisa Kırkağaç’taydı. Yüzyıllardır Bakırçay Ovası’nda yetişen ve geleneksel saklama yöntemi sayesinde kış boyunca korunabilen Kırkağaç Kavunu, üreticinin emeği, kültürel mirasın gücü ve mutfaktaki çok yönlülüğüyle davetlilerle buluştu.
Türkiye’nin en bereketli tarım merkezlerinden biri olan Manisa, bu kez “Yerelin İzinde”nin dokuzuncu durağına ev sahipliği yaptı. Kendine has tadı, aroması ve kokusuyla hem Türkiye’den hem de Avrupa Birliği’nden coğrafi işaret tescili alan Kırkağaç Kavunu’nun tarladan sofraya uzanan hikâyesi, yerinde keşiflerle davetlilere aktarıldı. Yüzyıllardır yazın eşsiz kokusunu kış sofralarına taşımak için asılarak saklanan bu özel ürünün yolculuğu, Şef Umut Karakuş’un hazırladığı özel menüyle unutulmaz bir gastronomi şölenine dönüştü.

Metro Türkiye’nin Önceliği: Üretimi ve Üreticiyi Desteklemek
Yerel ve coğrafi işaretli ürünlerin değerini artırmayı, üreticinin emeğini görünür kılmayı ve Türk mutfağının sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefleyen Metro Türkiye, 15 yılı aşkın süredir bu alanda çalışmalar yürütüyor. Metro Türkiye Gıda Kategorisi Grup Müdürü Tülay Öngel, projeye dair şunları söyledi:
“Ülkemizin değerleri olan coğrafi işaretli ürünlerle oluşturulan tarifleri ve reçeteleri koruyarak gelecek nesillere aktarmayı Türk mutfağına olan borcumuz biliyoruz. Kırkağaç Kavunu da bu anlayışın en güzel örneklerinden biri. 2008’de ülkemizde coğrafi işaretle tescillenen bu meyve, Temmuz ayında Avrupa Birliği’nden de tescil aldı. Yani Kırkağaç Kavunu artık Avrupa’nın da resmen tanıdığı bir değer. Türkiye, kavun üretiminde dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bunun önemli bir kısmını oluşturan Kırkağaç Kavunu’nun kaybolmaması, üretiminin devam etmesi için hepimize görev düşüyor. Kamuoyunda gündemde kaldıkça, şefler menülerinde yer verdikçe ve tüketiciler bu ürünü ismiyle talep ettikçe üretim de sürecek. Biz de raflarımızda gururla sergilemeye devam edeceğiz.”
Gastronomiye Değer Katan Bir Ürün
Proje kapsamında ilk kez yer alan Şef Umut Karakuş, kavunun mutfaktaki gücünü şu sözlerle ifade etti:
“Kırkağaç Kavunu bizim için sadece bir yaz meyvesi değil, yıl boyunca mutfağa ilham veren bir malzeme. Bu menüde kavunu hem geleneksel tatlarla buluşturduk hem de farklı tekniklerle dönüştürerek bambaşka formlarda sunduk. Amacımız, üreticinin emeğini tabağa taşırken yerelin potansiyelini modern gastronomiyle buluşturmak ve mutfağımızı geleceğe taşımaktı. Böyle bir projede yer almak benim için çok değerli.”
İlham Dolu Bir Gün
“Yerelin İzinde” yolculuğu, geleneksel bir köy kahvaltısıyla başladı. Sofrada kavun marmeladından pekmeze, bölgenin özgün tatlarını yansıtan ürünler davetlilere sunuldu.
Ardından misafirler, kavunun kış boyunca özenle saklandığı alanı ziyaret etti. Askılarda itinayla dizilen kavunlar, doğanın sunduğu bir sergi gibi karşılarına çıktı. Bu ziyaret, Kırkağaç Kavunu’nun sadece bir meyve değil; toprağın bereketi ve üreticinin emeğiyle oluşan kültürel bir miras olduğunu hatırlattı.
Program, dünyanın en yaşlı ikinci ağacı olan Anıt Ağaç’ın gölgesinde düzenlenen panelle devam etti. Metro Türkiye Sebze–Meyve Kategori Müdürü Birol Uluşan moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Şef Umut Karakuş ve Tarihi Gurme Şehri Kalkınma Derneği Başkanı Cahit Uslu, coğrafi işaretli ürünlerin yerelden dünyaya açılan gücünü katılımcılarla paylaştı.
Günün finalinde ise Şef Umut Karakuş’un hazırladığı Kırkağaç Kavunu odaklı tadım menüsü davetlilerle buluştu. Köfteden çorbaya, ayrandan mayoneze, carpaccio’dan kadayıfa uzanan yaratıcı reçeteler, kavunun gastronomideki çok yönlü potansiyelini gözler önüne serdi.






























